Home / Etkinlikler / Fulacık -Akçat Doğa Yürüyüşümüz

Fulacık -Akçat Doğa Yürüyüşümüz

Penceremde kuş  sesleri, telefonun alarm sesi ile karışmıştı. Pencereyi aralayıp gözlerim  kuşları arıyordu… Uyanmak için güzel bir nedendi…

Bugün randevuyu, Karamürsel’in köylerinden olan  Fulacık, Akçat’a verdik.

Fulacık; eski Rum köyü, mübadele döneminde karşılıklı göç edilmiş, şirin bir yer. Tarım ve hayvancılık yanında sebze ve meyve yetiştirerek geçimini sürdürmektedir.

Sırt çantamı aldığımda gözlerim hala kuşları arıyordu. Şehir uyanmış,  insanlar ve araçlar yola koyulmuşlardı.

Bizde araçta “günaydın, merhaba”  eşliğinde sırayla yerimizi alıyorduk.  Bahar çarpmıştı gülen yüzlere. Feribota yakınlaştığımızda hareketlilik artıyor, geceden kalmış oldukları yorgun gözlerinden okunan görevliler, araçlara yer göstermeye çalışıyorlardı. Deniz durgun ve  çarşaf gibi serilmişti önümüze. Araçtan indiğimizde serin havayla birleşmiş, deniz  kokusu sarıyordu etrafımızı.

Feribotun kafe salonuna geldiğimizde aracını park edenleri görüyordunuz. Boş  bulduğumuz masalarda kurulup kahvaltımızı yapmaya başladık.  Bardaktaki son yudumlarımızı henüz bitirmiştik ki görevlilerin  iskeleye yanaşma uyarısı gelmişti.

Sahilden Karamürsel yönüne ilerliyoruz…

Araç yükseldikçe Marmara denizi kendini gösteriyor, birer birer köylerin içinde geçerek  Fulacık köyüne ulaşıyoruz,  köy çeşmesinin yanından geçerken saat 10.00′ u geçiyordu. Kaslarımızı biraz ısıtıp harekete hazır hale gelince yürüyüşe başlıyoruz, eğim artıyordu, patikada ilerledikçe yanlış yönde olduğumuzu anlıyoruz,  adımlarımızı tekrar köye rotamıza yönelttik. Sanırım 1,5 km önceden başlamış olduk, rotamıza.

Araç yolunu terk edip yükseldiğimiz yerde bulunan bir ağacın altında kahve eşliğinde ilk molamızı veriyoruz. Yürüyüşe geriden başlama duygusu keyfimizi kaçırsa da kahve ve   sohbet neşemizi yerine getirmekte gecikmiyor.

Doğanın mis kokusunu içimize  çekerek doğanın içine doğru yol alıyorduk…

İlerledikçe eğim daha da artıyor, doğanın içinde olmak bize güç katıyordu. Güneşin yansıması yeşilin her tonunu görmemize olanak sağlıyordu. Saat 13.00 ‘ü geçmişti öğlen için atıştırmalıklarımızı yeme zamanı gelmişti. Patika üzerinde bulduğumuz geniş alana hemen ocağı kurup, su ısıtmaya başladık. Demlik çayımız hazırdı. Birlikte yenen yiyecekler daha lezzetliydi. Sırada nefis kokan kahve vardı. Doğanın canlılığı bizimle birlikteydi.

Rotamız, Avcıköy’dü inişler yaparak alçalıyorduk. Patikalar kaybolmuş, sanki doğa içimizden geçiyordu. Doğanın ritmiyle uyumlu hale gelmiştik. Tempomuz  giderek ağırlaşmış, ağaçların arasındaki boşluklardan  adım atmaya çalışıyorduk. Patikaya ulaştığımızda önümüzde kısa kaya geçişi kalmıştı artık. Patika yol, dere üzerinde bulunan köprüye ulaşıyordu. Nihayet Avcı köydeydik.

Terledik ve yorulmuştuk…

Birkaç arkadaşımız köyde aracı beklemeye karar verdi ve devam etmek isteyen arkadaşlarla Akçat köyüne doğru yol aldık.

Doğanın sunduğu güzel manzaraları hafızamıza kaydediyor bir yandan da kalıcılaştırmak için fotoğraf makinesi ile çekim yapıyorduk. Güneş ufuktan batıya yönelmişti, köyden hayvan sesleri belirgin hale gelince, köyün minareleri görünmeye başladı. Yarım saat içinde de köydeydik. Doğanın ritmiyle yorulan bedenlerimizi dinlendirme zamanı gelmişti…

Check Also

Yenice – Uçmakdere Köyü Doğa Yürüyüşündeydik…

Sabahın alacakaranlığında yola adımımı atar atmaz sokakta köpekler aralarında oynaşıyordu. Dükkânlar henüz ışıklarını açmamış, sadece …

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *