Home / Etkinlikler / Saklıgöl – Darlık Barajı Doğa Yürüyüşümüzden

Saklıgöl – Darlık Barajı Doğa Yürüyüşümüzden

Gecenin yağmuru henüz dinmişti, uyandığımda. Gökyüzü tedirginliğini atamamıştı üstünden. Penceremden teker teker sönen kentin ışıklarına bakıyordum. Acaba sönen ışıklar bizler miydik? Telefon sesine döndüğüm zaman sırt çantamla göz göze gelmiştik.

“Haydi Kalk! Ne bekliyorsun doğaya gidelim ”  diyordu.

Adım atıyorum, yerde kilit taşlı, kara bir zemin, yürümek gelmiyor içimden fakat sözümüz var doğaya, ağaçlara, suya, kuşlara ve her şeyden öte toprağa dokunmaya…

Bugün rotamız Saklıgöl-Darlık Barajı; Şile ilçesi, Karamandere köyü sınırları içinde yer almaktadır. Artık İstanbul’un yanı başında gidebileceğimiz doğal yaşam alanlarından bir tanesidir.

Araç gelmemiş ve durak birden kalabalıklaşmıştı. İnsanlar ne çabuk çoğalıyordu. Araçlar önümüzden akıp, gidiyordu.  Durağa gelen araçlar adeta insanları yutuyor ve birden gözden kayboluyorlardı. Pazar günü de kent sürekli hareket halindeydi.

Aracımızda gelmişti, “ Günaydın, Merhaba ” sözleri eşliğinde yerlerimizi alıyorduk. Bir saat sonrada Karamandere köyündeydik. Köy sessiz ve sakindi. Kahvaltımızı burada göle yakın mesafede yer alan, kıl çadırda, yapıyoruz.

Ağaçların arasından Saklı Göl’ün güzel manzarası karşılıyordu bizi, gökyüzünde doğanın gri hali hâkimdi, zaman zaman çisenti olarak üzerimizde, zaman zaman da su tanecikleri, rüzgârla bir olup, bedenlerimize çarpıyordu.

Patikalar kapanmıştı. Ağaçlar, köklerinden yeni dalları doğaya salmış, ısırgan otları, dikenli bitkiler, böcekler ve çiçekler rengârenk tüm canlılığıyla topraktan yeryüzüne fışkırmıştı, geçit vermiyordu, yürümek için. Bulutlar yoktu artık, yer, gök yeşile kesmişti. Ormanda sadece bizim ayak izlerimiz yoktu, doğaya karışan. Bir yandan örümcekler, ağlarını örüyor, diğer yandan yaban domuzlarının ayak izleri ile beraber ormanın derinliklerinden yükselmeye çalışıyorduk. Doğanın kalbindeydik artık. Doğanın kokusu bedenimizi sarmıştı… Nihayet ışığı görüyor ve  o yöne doğru ilerliyorduk.

Darlık Barajı, kollarını açmış, çarşaf gibi kıpırtısız duruyordu, yanına vardığımızda, canlılık, saflık, temizlik, güzellik, sakinlik ve her şey vardı. Zaman durmuştu. Doğa-zaman ikilemiydi bize tesir eden. Su azizliğini yapmıştı, bugün. Yola koyulma zamanıydı artık. Belki hiç durmadan, belki de yarın için var olma nedeniydi.

Yürümek bir eylemdi, hareketti, zamanın içinde. Zaman ise kontrolsüz bir koşturmacaydı, beton yığınlarının içinde. Doğa, sanattı, estetikti, varlıktı, bütünlüktü. Kent ve doğa bir vücuttu aslında. Bir birlerine muhtaç ve tek başına onsuz olamayacak kadar bütünün parçaları gibi.

Hangi parçamız eksik acaba?

Check Also

Yenice – Uçmakdere Köyü Doğa Yürüyüşündeydik…

Sabahın alacakaranlığında yola adımımı atar atmaz sokakta köpekler aralarında oynaşıyordu. Dükkânlar henüz ışıklarını açmamış, sadece …

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *