Home / Etkinlikler / Kıran Yayla – Şelaleler Doğa Yürüyüşümüz

Kıran Yayla – Şelaleler Doğa Yürüyüşümüz

Bugün 6 Mayıs Pazar, günlerden doğa… Sırt çantasını alıp, atmalı kendini sokağa, uyandırmalı insanları uykusundan, ” Haydi kalk, doğaya gidiyoruz demeli, günün ilk ışıklarında. Arkana bakmadan, yürümeli aralıksız, hiç yorulmayacakmış gibi…”böyle hissediyordum kendimi, ne zaman ki, sokak kapısını aralayana kadar. Sessizlik hâkimdi, yapraklar dahi kımıldamıyordu, hüzün vardı sokakta. Gökyüzü daha bir ağırdı bugün. Her zamanki durduğumuz yerde bekleşiyorduk, toprağa dokunmak, bulutlara uzanmak için…
Nereye mi gidiyoruz; Uludağ’ın eteklerinde bulunan Kıran yayla ve şelalelere… Kıran köyü; Bursa’nın, İnegöl ilçe sınırları içinde kalan, sebze ve meyve yetiştiriciliği yanında tarım ve hayvan besiciliği yaparak geçimini sürdüren, eşsiz manzaralarıyla insanı büyüleyen, çok eski bir yerleşim yeri.
Araçta bulunan arkadaşların, dostça, gülen yüzleri, hüznü dağıtıyor yerini neşeli sohbete bırakıyordu.
Feribota geldiğimizde, birçok doğaseverlerle yan yana gelmiştik, boş bulduğumuz masalarda yiyeceklerimizi paylaşmanın hazzı diğer taraftan yapılan sohbetlerin güzelliği insanların yüzlerine tebessüm olarak yansıyordu.
Feribotu geride bıraktığımızda, kentin içinden çabucak ayrılıyoruz. Rotamız üzerinde yer alan Edebeydeyiz. Köyün içinde bir telaş ve insan kalabalığının içine karışıyoruz. Köyde bulunan market sahibi bizi Hıdrellez nedeniyle yemeğe davet ediyordu. Davete icabet etmemek olmazdı. Köy kahvesinde masalar kurulmuş, büyük çorba kazanı bir uçta, helva kazanı ise diğer uçtaydı. Bizde payımıza düşeni alıp boş bir masaya kurulduk, sokağa bakan kısmında ise devlet temsilcileri yer alıyordu. Hıdrellezi Edebeylilerin konukseverliğiyle kutlamış olmanın mutluluğu ile Kırana doğru yol alıyoruz.
Kıran köyüne vardığımızda bulutlar hala bizimle birlikte başımızda dolanmaktaydı, köy kahvesi önünde yaptığımız son hazırlığımızı bitirmiş ve adımlarımızı sokakların sahibi olan köpeklerin, yanından yavaş yavaş geçerek köyden uzaklaşıyoruz…
Meyve ağaçları ve bahçeleri geçtikten bir süre sonra kalabalık sesler duyuyoruz, yakınlaştıkça ses artıyor ve yaylada top oynayan gençlere el sallıyoruz, çeşmenin önünden yükselerek ilerliyor orman yolundan çıkarak, patikadan ormanın derinliklerine doğru ilerliyoruz.
Koca, ulu bir ağaç, kendinden olmayan başka bir ağacı kucaklamış, sanki bir, olmuşlar, birden aklıma beyaz atlara binen o büyük insanlar geliyor, 3 fidan! Ve onlar için, bu ağaç gibi tek parça, tek vücut, olan Onları! Anıyorum, saygıyla eğilerek geçiyorum bu ağaçların önünden…
Orman kardeşliktir!
Arkadaşlar kahve uzatıyorlar kendime geliyorum. Ağaçların arasından ilerliyoruz, gökyüzü yeşile kesmiş, aydınlık bir ışık önümüzde bize yol gösteriyor. Yükseldikçe Uludağ’ın eteklerinde, doğanın sesi bizi şelaleyle buluşturuyordu. Gürül gürül akan şelalenin yanındaydık. Coşkuyla akıyordu, haydi bir olalım denizlere kavuşalım der gibiydi…
Doğa bizi içine çekiyor, ses verdikçe daha da yükseliyorduk, bulutların hüznü kalmamıştı sadece doğanın ritmi vardı bedenlerimizde. Şelale hep akacaktı, yorulan bizdik, yorgun bedenlerimizdi. Dönmeliydik artık, kendimize…

Check Also

Yenice – Uçmakdere Köyü Doğa Yürüyüşündeydik…

Sabahın alacakaranlığında yola adımımı atar atmaz sokakta köpekler aralarında oynaşıyordu. Dükkânlar henüz ışıklarını açmamış, sadece …

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *